2011 Bebekle,Fransa-İsviçre-Avusturya -Slovakya-Macaristan-Çek Cumhuriyeti-Almanya Bisiklet Turu

3486 km , 7 ülke.

TÜRKİYE

Üstün bir gayret ile son çantayı da kapatmayı başaran İnci, saat gecenin 4:00’ı  olmuşken bir kaç saatçik uyumak üzere bitmek bilmeyen hazırlıklara mola veriyor. Ben ise, bir elimde GPS, balkon çıkıntısına koyduğum lap topu aşağıya düşürme korkusu bir yandan, bir türlü uyum sağlamayan bu son teknoloji aleti bahçeye fırlatmayı düşünürken yakalıyorum kendi aklımı. İnci’nin molasına katılıyorum. Sanki aklımız rüya aleminin en derinlerine dalsak sakinleşecekmiş gibi.



Hani “her ne yaşanacaksa iyi yada kötü yaşansın ve bitsin artık” duygusu vardır ya. İşte o herkese tanıdık gelen duygu böyle uzun bir turdan önce zirveye ulaşıyor. Artık bir an önce pedallar dönmeli. “Kervan yolda düzülür” diyen atalarımızın, ne kadar haklı olduklarını, Orta Asyadan Anadolu’ya yaptıkları göçleri meğer ki önceden planlamaya kalksalardı ne kadar zorlanıp, streslerinin Çin Seddi’ni bile aşacağını düşünüp gülümserken mola uykuya,  rüya gerçeğe karışıyor… Ancak lastikler ve pedallar dönmeyebaşlayınca son bulabilecek bu bulantı hali her yıl tekrar tekrar yaşandığı gibi.

2005 yılından bu yana yaz tatillerimizde çok uzun bisiklet yolculukları yapıyoruz. Herkes bize “deli” gözüyle bakıyor. Fakat biz bu yıl 5. sini yapacağımız için kendimizden emin bir havadayız.Aklımızdaki tek endişe ne inanır mısınız? Tibet Çınar’ın uçakta ne yapacağı? Önümüzdeki 2 ay boyunca, ekonomik olsun diye, elimizden geldiği kadar çadırda kalacağız. Her gün ortalama 80 kilometreyi bisikletlerimizle kat edeceğiz. Toplamda 3500 km yol yapacağız  ve biz 3 saatlik uçak yolculuğundan dolayı endişeliyiz. Yolculuk sakince geçiyor. Bebek konusunda tek sorun hazırlıksız ve bilgisiz olmanız olabilir. İşte Almanya’dayız. İlk gün alışveriş günü. İlk olarak, prensimizin sırça köşkü; yani römorku tamam. Sıra kuş tüyü yataklarımızda. Anlayın canım bildiğiniz mat işte bunlar. Kuş sütü bile eksik olmayan sofralar kurmak için ise ocak ve tencere takımlarını da alınca yükümüz giderek artsa da alışveriş listemiz giderek kısalıyor. 4+1kişilik,  içinde at koşturulacak kadar büyük ve geniş bir çadır seçtik elbette. Ağırdı ancak bu önemsiz bir ayrıntıydı bizim için. Çünkü yağışlı havalarda daha 22 aylık olan  oğlumuzla tek eğlenebileceğimiz yer çadırımızın içi olacaktı. 480 euro’luk fiyatı ve 11 kg ağırlığı ile”Otağ” diyebileceğimiz devasa hacimli torbayı da aldıktan sonra hazırdık.  Ertesi gün, “işte bu, işte bu.” diyorum içimden ve İnci’nin de derin bir “ohhh” çektiğini biliyorum. Başladık. Bulantı geçti. Döngü önce yavaşladı, bir kaç gün içinde tamamen geçer. “Her şey güzel, oldu, oluyor, olacak” döngüsü alır her şeyin yerini. Alacak. Alıyor…

Frankfurt

Yolculuğun daha ilk gününde ve ilk km’leri içinde, Frankfurt’un ufak bir meydanında Tibet’in özgürlüğü için gösteri yapan Tibetli göçmenler ile karşılaşıyoruz. Tesadüflerin ötesinde bir şeyler yaşadığımız bizce kesin. Anlatmak mümkün değil. Ancak aynı hisleri bir gün yaşamak lazım.

Almanya2011a

 

Almanya2011c

FRANSA

Hedef Avrupa Birliği Parlementosu’nun bulunduğu Strazburg  şehriydi.Rhein nehri kenarındaki bu harika binanın yanında gösteri yapan protestocuları  uzun uzun seyredip pedallamaya devam ettik.

Fransa2011

İsviçre-2011

İSVİÇRE

Basel2011
Kalın keçeli kalemle yazılmış, “Basel” ismi ve Basel’den fotoğraflar,evimizdeki duvar  panosunun en renkli bölümüdür. Çünkü İnci’nin yıllar önce bu şehirde yapılan Fastnach festivalini TV de  görüp mutlaka görülecekler
listesinin başına yazması ile listeye girmiş ve en üstteki yerini hiç kaptırmamıştır. Eee tabi panonun 4/1 ini kaplayan bu kısım, bu kadar yılda, üstüne notlar, telefonlar yapıştırılmaktan koca bir kolaj haline gelmiş.  İşte İnci’nin hayali Basel’deyiz. Basel’de aylar öncesinden  coachsurfing ten haberleşip bizi karşılayacak olan Hacer Hanım’ın balkonun da sallanan Tibet bayrakları da  bizi şaşırtmıyor.  Tesadüfleri ! yazsak sayfalar dolacak.

Almanya2011

 

Peki; İsviçre ile ilgili Soner’in hayalleri yok mu var ; “oleleiiii oleleiii.” diye şarkılar söyleyen köylüler nerede, Heidi ve Peter hangi tepeden koşarak inecekler diye bakınıyor gözlerimiz. Eee hani yoklar, Hansel ve Gratel’in çikolatadan evlerini de bulamıyoruz geçtiğimiz ormanlarda.  Hatta son gün 38 euro kamping ücreti vererek, 16 euroya kızarmış tavuk alarak,  İsviçre Frankı’nın keskin kenarının tadına da bakmış oluyoruz. Hayallerine ulaşamayıp, üzerine birde hayal kırıklığı bile yolculuğun keyfini azaltmıyor.

İsviçre2011

ALMANYA
Tuna’nın nehrinin doğduğu yere çok yakın olan Tutlingen’deyiz. Tuna, bize henüz 22 aylık olan oğlumuzu hatırlatıyor. Budapeşteye kadar yanı başımızda olacak bundan sonra. Gitgide büyüyecek, Tibet Çınar’ın büyümesi
gibi gün gün büyüyecek yanı başımızda, km saatimizde rakamlar büyürken günlerin aslında ne kadar çabuk geçtiğini, geçen günlerin ne kadarını dolu dolu yaşadığımızı düşüneceğiz. İyi ki binlerce yıl öncesinden gelen ve kim bilir nereden duyup büyüsünekapıldığımız, bizim için  neredeyse kutsal bir öğreti olan “Carpe Diem” ( anı yaşa )
felsefesinin  rüzgarına kapılıp yıllar önce bisikletle yollara düşmüşüz.

 

AVUSTURYA
Bisiklet yolları devam ediyor. Hava yağışlı. Daha az çadır kurabiliyoruz. Zaten Otağ dedik, o kadar para verdik, çakma çıktı. Havalandırması berbat, içerisi ne yapsak nemleniyor ve eğer aradan çadırı serip kurutacağımız güneşli bir gün geçmezse üst üste ikinci kere kurmak mümkün olmuyor.  Böyle böyle Viyana’ya varıyoruz.Ama ne varış. Biraz ukalalık yapalım mı? Nisan ayındayken, “2 Ağustosta sendeyiz.” dediğimiz arkadaşımız,aynı tarihte ulaşmamıza şaşırıyor.

Avusturya

Viyana2011
Tibet her akşam kulağına taktığı mp3 çalarda çalan müziklerin değiştiğini fark ediyor. Anne karnındayken dinlediğini hatırlamıyor olabilir, ama aslında “Beethoven Abi’nin” bestelerine yabancı değil.  İnci’nin Viyana dan aldığı ve ezilmemesi için neler neler yaptığımız şapka, Viyana’nın asaletine ve zarafetine duyduğumuz hayranlığı hatırlatırken.
Tibet Çınar’ın bebek koltuğunda oturduğu saatlerde eline verdiğimiz tahta kılıçlar ile buralara kadar gelen Osmanlı atalarımızı yad ediyoruz.

SLOVAKYA
Tuna iyice büyüdü. 2 yaş krizi emareleri gösteren oğlumuz gibi arada hırçınlaşıyor. Slovakya’nın başkenti Bratislava’da Tibet’in 2 yaş taşkınlıklarına karşı son kozumuzu oynuyoruz.  Gündüz molalarımızda artık “vavi (mavi ) bisisi” ile vakit geçirecek. Yine buradan aldığımız askılı pantolon şeklindeki yağmurluğu
ve çizmeleri ile artık yağmur yağsa bile daha rahat hareket edebiliyor. Bisiklet yolu denen patikadan bozma yola, araç girişini engellemek için onlarca bariyer koymuş Slovaklar. Deve yükü kadar dolu bagajlarımızla ve birde römorkla buraları geçmek  deveye hendek atlatmaktan zor oluyor. Hele bir Budapeşte’ye varalım da.

MACARİSTAN
Macaristan’da her cümlemize “Buda ve Peşte’nin birleşmesi ile oluşan … “diye başlayarak eğleniyoruz İnci ile. Budapeşte ile ilgili ne okusak yukarıdaki gibi başlıyor anlatımlar. İyi, iyi aman Allah ayırmasın. Tuna’ya elveda demenin vakti geldi. Macaristan da bisiklet yolu yok değil, azda olsa var fakat deniz bağlantısı olmayan Macaristan’da herkes Tuna kenarında. Bisikleti elimizde ittiğimiz  çok oluyor. İstiklal caddesinde sürüyormuş gibiyiz.

Macaristan

ÇEK CUMHURİYETİ
Oğlumuz 2 yaşına bastı. Nasıl geçti günler, bu kadar kilometre, anlatamayacağımız kadar anı nasıl geçti. Dolu dolu geçti. Daha da güzel geçecek. Ünlü “Green Ways” de sadece bisiklete tahsis edilmiş yollar çok az, araçlarla yan yana gidiyorsunuz. Fakat işaretlemeler yeterli ve sürücülerde çok saygılı. Yanınızda geçen arabaların üzerinde bisiklet görmek normal.Çok iyi korunmuş doğasıyla, bisiklete verdiği değer ile Çek Cumhuriyeti düne kadar aynı sınırları paylaştığı Slovakya’dan ne kadar farklı.O balkondan atmadığım GPS, bana ne yapacağını bir seri katil titizliğinde
planlıyormuş. Çek Cumhuriyeti’ndeki yoğun ormanlık alanlardan geçen bisiklet rotalarından birinin herhalde tamda ortasındayken, “Al sana gör bakalım gününü.”diyerek küsüveriyor. “Aman ağam, aman paşam” diye dil dök, pil değiştir, tehdit et hiçbiri işe yaramıyor. Ça-lış-mı-yor. Vakit tam öğlen, hava iyice kapanıyor, yüksek ağaçların arasında güneşten yön tayini dahi yapamadığımızda, yollar toprağa dönüşüp, yağmur başlayarak çamur tekerleklere “Bırakmam gidemezsiniz!” diye yapıştığında, patika gide gide römorkun sığmayacağı kadar daraldığında
endişelenmiyor muyuz? Belki biraz. İnci her zor durumda beklettiği esprilerinden birisi ile toparlıyor durumu; “Merak etme her yol Prag’a çıkar” 🙂

Prag2

YİNE ve YENİDEN ALMANYA

Prag’dan sonra Elbe Nehri’ni takip ediyoruz. Esprili bir dostum,  Almanya sınırından girince mesajı yapıştırıyor hemen. “Memlekete hoş geldiniz”. Gülümsüyoruz.Ama bu bir gerçek.  Evet, bisiklet kültürü, bisiklet yolları, güvenlik ve konfor açısından bakınca “Hemşerim memleket neresi” sorusunun cevabı benim için; Deutschland. Elbe Nehri kuzeye doğru akarken sevinç yerini üzüntüye mi bırakıyor ne?

Dresten2011

Bugüne kadar yaptığımız uzun turlarda ;
2005’de Formula 1 de görevli olduğum,
2006’da evimizi Bursa ya taşıyacağımız,
2007’de iç lastiklerimiz bitip yenilerini getirtemediğimiz,
2008’de tayinimiz çıktığı için aniden bitirmek zorunda kalmıştık yolculuklarımızı.

Bu yıl ise yavaş yavaş finale doğru yaklaşıyoruz. Şimdi dramatik betimlemeler yapmayayım ama, gerçekten gözyaşı döktüğümüz oluyor son günlerde. Yeniden aynı koşuşturmacanın içine döneceğiz. O koşturmaca içinde “Carpe Diem” düsturunu unutacak kadar çok gündeme takılıp kalacak olmamızın acısı şimdiden içimize oturuyor.

Son gün bir altın vuruş oluyor bizim için. Yarın sabah kim bilir hangi psikoloji ile kalkıp sürmektense, ani bir karar ile bugünü  son gün ilan ediyoruz. Berlin’e doğru gece 23:00 ‘te bitecek maceralı ve karanlık bir 148 km den sonra, işte yine bir döngü bitiyor bir diğeri başlıyor. İnci ile birbirimizden saklamaya gerek duymadan ağlayabiliyoruz. Karanlık, çevredeki meraklı ve belki de anlayışsız gözlerden koruyor ıslak yanaklarımızı.
Dünya dönmeye biz içinde yuvarlanmaya devam edeceğiz önümüzdeki 10 ayboyunca, Tibet Çınar daha da büyüyecek ve 1 temmuz 2012 de hedef Vikinglerin ülkesi ; Kuzey Avrupa olacak.

Yorumunuzu yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.