İsveç’te Bisiklet Yolculuğu
/
Keresteciliğin ve baltaların krallığı olarak bilinen İsveç’te şehirler arasındaki ana yollar dışında çok fazla orman yolu var. Asfaltlanamayacak kadar çok ve asfaltlaması da gereksiz olan bu yollar ana yoldaki trafikten kaçmak için güzel seçenekler sunuyor. Kerestecilerin kesim alanlarına ulaşması için yapılmış bu yollar bizim gibi turcuların işine yarıyor. Otoyola çıkmak diğer ülkelerde olduğu gibi yasak. Bisikletle girmenin yasak olmadığı ana yollarda ise sürücüler dikkat ediyor olsa da, yol kenarında bizim emniyet şeridi dediğimiz boşluk neredeyse hiçbir zaman mevcut değil. O yüzden tercihimiz her zaman orman yollarından yana oldu İsveç’te. Gerçi bu yollar çok fazla iniş çıkış barındırdığı için, bir şehirden diğer şehre gitmek 3 kat daha fazla yol almanıza dahi yol açabiliyor. Bazen de uygun geçiş noktasına denk gelmediğiniz için ulaşmak istediğiniz şehri değiştirmek zorunda dahi kalabiliyorsunuz. Hele de yanınızda bir gps aleti yoksa ve rotayı çalışmamışsanız bu yollarda kelimenin tam anlamı ile kaybolmak olası.
Nereye çıkacağından emin olmadığımız, yoldaki sürprizleri tahmin dahi edemediğimiz, ve şu tepeyi de geçince doğru yöne kıvrılıyordur dediğimiz bir yolda, umutla yol alırken karşımıza topraktan yeni kaynayan minik bir pınar ve bizi görünce ürkekçe etrafa kaçışan geyikler çıktı.
Varmak istediğimiz şehir kasaba önemli değildi. Sadece o an vardı artık. Suyun, rüzgarın sesinden ve Tibet Çınar’ın kahkahalarından gerisi yalandı. Saatler hiç ilerlemesin istedik. Yağmurdan yarılmış ve korkunç ağırlıktaki yüklerimiz ile yokuş yukarı sürerek ilerlemenin neredeyse imkansız olduğu bu toprak yolda, bazen bisikletleri ittirerek geldiğimiz bu noktada, zaman durdu sanki bizim için. Yaşadığımız veya yaşayacağımız zorluklar artık önemli değildi bizim için. Bu yüzden yolda değil miydik, konforumuzdan uzakta, İsveç Tayga’sında gün boyu yanımızdan bazen araç bile geçmeyen bu orman yollarında, anı yaşamak için değil miydi katlanılanlar.