Pazara Gidelim



Tutlingen’e vardığımız gün yağmurdan çıkan yüzgeçlerimizi kol ve bacak haline dönüştürmek için bir gün ara vermemiz gerekmişti. Kaldığımız sokakta o gün pazar kurulması ise kakaolu süt kadar sevindirmişti beni.

Bugün de beni bir değil iki kakaolu süt kadar sevindiren pazar alışverişimizi annem ile yapmış bulunmaktayız. Annemin bana bilet diye yutturduğu bankamatik kartını “münümüs” şoförüne gösterip pazar serüvenimize başladık.

Bahar dedikleri şey benim gibi kıpır kıpırdı , kuşu böceği yaprakları çiçekleri çoşturmaya başlamıştı. Pazarda da en çok yeşil sebzeler vardı. Annem bakla bakla diye koştururken. bende simitçiyi görüp bir korsan edası ile yanına yanaştım. Yağlı müşteriyi kaçırmak istemeyen simitçi amcam simidimi verir vermez koca bir ıssırık aldım.

Annem önde ben onu takipte pazarın tamamını gezdik. El sürmediğim , ayak basmadığım sergi kalmadı. Esnaf beni tanıdığı için burada biraz torpilli davranabiliyorum.

Serginin birinde terazilerle de uzun bir süre oynadım. Haftaya çarşamba aynı sergide yevmiyeli çalışacakmışım. emekçinin hakkı verilmeli tabi ki. Tüm pazarcılardan aldıklarımızı annem sadece tek bir bez torbaya koydurttu. Tezgahtarların “Abla poşet verelim. ” sözlerine ” Poşet yemiyoruz.” diye cevap veren annem herkesi gülümsetmeyi başardı.

Toprağın bize verdiklerine karşılık biz ona kurtulması 3-5 bin yıl süren zoraki hediyelerimizi yüreğine sokuşturuyoruz. Biz onun verdikleri yiyecekleri bir haftada tüketirken o poşetleri binlerce yılda yiyebiliyor. Kötü beslediğimiz toprak bir gün bizi aç bırakır mı ?

Pazara-Gidelim

Yorumunuzu yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.