Aşırı ebeveynlik yapmadan başarılı çocuk nasıl yetiştirilir?
Sophokles’in Antigone isimli eserinde Kreon baba otoritesi ile ilgili olarak aşağıdaki gibi konuşuyor.
Evet oğlum, her konuda
babanın tarafını tutmaya
hazır olmalısın.
Bunun içindir ki insanlar,
kendi yuvalarında,
görevini bilen çocuklar dünyaya getirmek
ve yetiştirmek için dua ederler.
Düşmana kötülükle karşılık versinler
ve babalarının dostunu onurlandırsınlar diye:
Tıpkı babalarının yaptığı gibi…
İnsanlığın teknolojik olarak bu kadar ileri gittiği, roketlerin, uyduların gökyüzüne sığmadığı, yakında sarma saracak kadar becerikli hale gelecek cep telefonlarına yeni model dayanmadığı günümüzde, binlerce yıl öncesinden gelen yukarıdaki köhne bakış açısının artık geçerli olmayacağını düşünerek sevinebiliriz. Fakat durum tam olarak böyle değil sanki.
Geçen binlerce yılda tamamen ortadan kalkmasını beklediğimiz bu hayalet, capcanlı şekilde yaşamaya devam ediyor maalesef. Üzerine aldığı çağdaşlık pelerini ile kendini çok iyi saklıyor, takındığı maskeler ile sadece geri kalmış ülkelerde toplumlarda değil, özellikle de çocuk eğitimi konusunda mangalda kül bırakmayan çoğu çağdaş toplumda ve eğitim düzeyi yüksek ailelerde de görülüyor.
Ebeveynler, çocuğumun geleceği, yavrumun istikbali diye konuyu duygusal bir boyutta ele aldıklarını iddia ediyorlar elbette. Fakat bizce asıl sebep itiraf etmek ve kabullenmek zor olsa da, anne babanın hayatta elinden kaçırmış olduğu çeşitli fırsatları telafi edebilmek için çocuğu kullanmaları temeline dayanıyor. Anlatmak istediğimiz insanlar çocuklarının geleceğini düşünmüyor değiller. Şüphesiz en değerli varlıklarımız onlar ve gelecekleri için endişeliyiz elbette. Fakat yöntem konusunda ciddi sıkıntılar olduğunu söylemek amacındayız. Geleceği bu kadar çok düşünürken bugünü kaçırıyoruz.
Çocukları aracılığı ile tatmin olmaya çalışan ebeveynler, sürekli sorumluluklar ve kendi kafalarındaki üstün başarıya ulaşmak için tasarladıkları bitmek bilmeyen ders, kurs, eğitim ve test süreçleri ile, ömür boyu taşıtacakları “kaybedilmiş, doya doya yaşanmamış bir çocukluk “ yükünü de geleceğin bireyinin sırtına vurmuş oluyorlar.
Elbette, çocuklarına tıpkı kendi şahsi eşyası gibi davranma hakkı olan Roma’lı bir babadan günümüze büyük gelişmeler oldu. Yine de, çocukların dünyaya geliş amacının, ebeveynlerine bol notlu karneler, hakikaten zavallı bir tasarıma sahip olmasını kimsenin dert etmediği ve gerçekten de kenarları garip çerçevelerle, renlerle dolu, acayip fontlarla yazılmış taktir, teşekkür belgeleri getirmek olması hiç de garip karşılanmıyor. Çocuğun başarısı! ailenin, bütün sülalesinin, gittiği okulun, yetmezse bir kasabanın bütün geçmiş hayal kırıklıklarını tatmin emek için avantajlı bir araca dönüşüyor.
Değil eğitim sürecinin tamamını, her bir dönem sonunu, her bir dersi, her bir sınavı, her testteki her bir soruyu dahi çocuk üzerinde bir suçluluk duygusu yaratmak için fırsat belleyen sistem, çocukları ve gençleri korkunç bir doğru / yanlış anksiyetesi içinde tutarak bunaltıyor.
Biz, doğruyu bildiğimizi değil, sadece yaptığımız yanlışları azaltmaya çalıştığımızı düşündüğümüz ebeveynlik serüvenimizde, her gün yeni bir şeyler öğreniyoruz. Hiçbir bildiğimize kesin gözüyle bakmadan, çoğunluğun gittiği fikir otobanları yerine patikalarda yoruyoruz beynimizi. Kesin olarak bildiğimiz ve en iyi yaptığımız şey ebeveynliğimiz hakkında sorular sormak, hiçbir şeyden yüzde yüz emin olmamak, en bilinen, klasikleşmiş fikirleri dahi şüphe ile karşılamak ve doğru anne babalık nasıl olmalı konusunda öğrenciliği hiç bırakmayacağımıza dair kendimize söz vermiş olmamız.
Bu anlamda çok başarılı bir sunum olarak gördüğümüz aşağıdaki TED konuşmasını sizinle de paylaşmak istedik.
Stanford Üniversitesi birinci sınıflar Dekanı, Julie Lythcott-Haims, ebeveynlerin, çocukların notlarını ve sınav puanlarını kullanarak başarılarını arttırmaya çalışmasının işe yaramadığını düşünüyor. Bunun yerine, şuna odaklanmamız gerektiğini söylüyor: Koşulsuz sevgi.
Umarız oğlumuz Tibet Çınar’ın gözlerinin tam içine bakarken, seni en başarılı, en bilgili, en akıllı, en uslu olduğun için değil sadece ve sadece sen olduğun için seviyoruz demeye devam edebiliriz.
https://www.youtube.com/watch?v=RSgRzD6JMxc